Mind+More Psikolojik Danışmanlık

BLOG YAZILARI



Untitled.png

Çocuklar doğaları gereği meraklı ve açık görüşlüdürler. Bu yüzden onlarla farklılıklar üzerine konuşmak yetişkinlerle konuşmaktan çok daha zevklidir. İşte, farklılıkları kucaklayan çocuklar yetiştirmek için yedi strateji:

  1. Rol Model Olun

Çocuklar en iyi çevrelerini gözlemleyerek öğrenirler. Bu yüzden de kendi inanç ve davranışlarınızı gözden geçirin. Kendi önyargılarınızı kalıplarınızı fark edin ve bunları pekiştirmekten kaçının. Herkese karşı saygılı ve hoşgörülü bir dil kullanmaya çalışın.

  1. Öz Saygı & Empati Gelişimine Yardımcı Olun

Hoş görülü, esnek ve farklılıkları kucaklayan çocuklar yetiştirmenin ilk adımı onların öz saygılarını desteklemektir. Bu yolla bir başkasına saygı duyma becerileri de gelişir. Öz saygısı yüksek çocuklar çoğunluğun peşinden gitmek yerine kendi doğrularının peşinden giderler. Çocuğunuza kendini yeterli ve yetkin hissetmesi için fırsat yaratın. Sevildiğini ve değerli olduğunu hem sözlerinizle hem de davranışlarınızla ona hissettirin.

  1. Soruları Cevaplamaya Hazır Olun

Çocuklar doğaları gereği meraklıdırlar ve dünyayı öğrenmek isterler. Farklı biri ile karşılaştıklarında onunla ilgili sorular sorarlar. Sorularını geçiştirmeden yaşlarına uygun dürüst cevaplar verin. Soruları geçiştirmeniz farklılığın konuşulmaya uygun olmayan, rahatsız edici, “tabu” bir konu olarak algılanmasına sebep olur. Eğer cevabını bilmediğiniz bir soru gelirse, bilmediğinizi fakat öğrenip cevaplayacağınızı söyleyin ve mutlaka sözünüzde durun.

  1. Yeni Deneyimler & Yeni İnsanlar

Çocukları çeşitli deneyimlere ve kişilere maruz bırakmak, farklılıkları normalleştirmelerine yardımcı olur ve önyargılara sebep olacak korkuyu ve karışıklığı engeller. İşte yapabileceğiniz bazı yararlı aktiviteler: müze ve kültür gezileri yapmak, yurtiçi yurtdışı seyahat etmek, farklı ırk ve etnik kökenleri temsil eden oyuncaklarla oynamak, farklı geçmişlere sahip insanların öykülerini konu alan kitaplar okumak, filmler seyretmek.

  1. En Kötü Senaryo İçin Hazırlıklı Olun

Her ne kadar açık ve önyargısız olsalar da çocukların farklılıklar karşısında uygun olmayan tepkiler göstermeleri olasıdır. Örneğin, çocuğunuz engelli bir birey ile karşılaştığında yabancılayıp, konuşmalarında ya da sorularında uygunsuz kelimeler kullanabilir. Bu durumlarda, çocuğunuzu nazikçe düzeltin ve daha iyi bir seçenek sunun. Yargılamaktan ve kınamaktan kaçının. Unutmayın ki çocuğunuz yalnızca bilgi edinmeye çalışıyor, fakat bunu yaparken sosyal normları anlamıyor ve incitici olduğunun fark etmiyor. Çocuğunuza topluluk içinde başka insanlar hakkında soru sormanın yollarını öğretin. Bu durumlarda eve gidince size sorabileceklerini söyleyin ve sorularını mutlaka yanıtlayın.

  1. Benzerlikleri Vurgulayın

Çocuklara farklılıkları öğretirken, mutlaka benzerlikleri de vurgulayın. Her insan farklı olsa da herkesin özünde aynı varlık olduğunu belirtin. Herkesin insanlarla bağ kurup sevilmek istediğini, umutları ve hayalleri olduğunu, hatalar yaptığını ve aynı duyguları hissettiklerini öğretin. Bizi tanımlayan şeylerin dış görünüş ya da geçmiş deneyimler olmadığını, başkalarına nasıl davrandığımızın ve nasıl kararlar aldığımızın her şeyden önemli olduğunu onlara öğretin.

  1. Farklılıkları Konu Alan Kitaplar Okuyun

Bazen çocuklara farklılıkları öğretmeye çalışmak zorlayıcı olabilir. Doğru mesajı vermek için en uygun kelimeleri bulamayabilirsiniz. Neyse ki bu gibi durumlarda faydalanabileceğiniz kitaplar var. İşte bunlardan bazıları:

  • Farklı Ama Aynı – Feridun Oral
  • Sen ve Başkaları – Siska Goemine
  • Benim Atım Farklı – Esin Bacacı Taner
  • Anyes’in Sakarlıkları – Emmanuelle Jasmin
  • Benden Farklı Olanla Yaşamayı Öğreniyorum – Marge Eaton Heegaard

 

Uzm. Psk. Aslı Karabat

Kaynak: https://biglifejournal.com/blogs/blog/raising-inclusive-kids 

 


siddetsi-iletisim2-1200x675.jpg

‘’İnsanlar bir haftalığına şiddetsizliği deniyorlar ve ‘işe yaramadığında’ yüzyıllardır işe yaramamış olan şiddete geri dönüyorlar.’’

-Theodore Roszak-

Yarattığı yıkıcı etkileri bilsek de fiziksel şiddeti hayatımızdan çıkarmak  ve şiddetsiz bir dünyada yaşamak mümkün olabilir mi? Yeni neslin yetiştirilmesinde şiddetsizlik yöntemini kullanan bireyler/ebeveynler olursak bence mümkün. Örneğin çocuğuma okulda kavga etmemesini ve arkadaşlarıyla iyi geçinmesini söyleyen bir ebeveynim. Bunları sadece söylemem yetmez. Kendi davranışlarımla da desteklemem gerekir. Çocuğumun beğenmediğim bir davranışını engellemek adına şiddet uygularsam, ona, amacıma ulaşmak için şiddetin işlevsel olduğunu öğretmiş olurum. Çocuklarımızda böyle bir etki bırakmamak için aktif şiddetsizliğin ilkelerini bilmek ve bunları uygulamamız gerekir.


ergenlik-e1570617172664.jpg

On ile on iki yaşları arasındaki çocuklar yavaş yavaş ergenlik belirtileri göstermeye başlar. Buna ön ergenlik denir. Artık tam olarak çocuk olmadıkları gibi henüz ergen de değildirler. Kendilerini hem büyük hem de küçük hissederler, kendinden emindirler ama aynı zamanda kuşkuları da vardır. Bu gelgitlerle dolu dönemde çocukların, ebeveynlerinin desteklerine her zamankinden fazla ihtiyaçları vardır. Ancak ailelerin bu desteği verebilmesi için önce çocuklarının ön ergenlikte olup olmadıklarını iyi gözlemlemeleri gerekir. Peki çocuğunuzun ön ergenlikte olduğunu nasıl anlarsınız?

  • Kafa Karışıklığı & Organize Olamama

On ile on iki yaş arasındaki çocuklarda ebeveynlerin gözlemleyebileceği en belirgin değişiklikler sakarlık, unutkanlık, dağınıklık ve yoğun kafa karışıklığıdır. Bu durum aslında onların gelişim süreçlerinin bir parçasıdır çünkü birey, çocukluğu geride bırakırken ergenliğin daha karmaşık dünyası ile baş etmeye çalışır.

  • Olumsuz Tavırlar

Ön ergenlik döneminde çocuklar sıkça öfke ve tahammülsüzlük belirtileri gösterir. Örneğin ebeveynler çocuklarından bir iş yapmalarını istediklerinde, çocuklar kolayca sinirlenip ‘’Of! Beni anlamıyorsunuz, çok yorgunum yapamam’’ gibi tepkiler verir. Bu öfkenin ve tahammülsüzlüğün kaynağı çocukların özgürlük ihtiyaçlarıdır. Artık çocuk olarak tanımlanmayı ve kendisine çocuk gibi davranılmasını istemeyen ön ergen, bu tepkisini “olumsuz tavır” ile gösterir.

  • İsyankar Tavırlar

İsyankar tavırlar, ön ergenlerin özgürleşme ihtiyacının karşılanması için gereklidir. Ön ergenlikte isyan kendini iki şekilde gösterir: Aktif isyan ve pasif isyan. Aktif isyan, tartışmalar ve sık olarak söylenenlere karşı çıkma olarak kendini gösterirken; pasif isyan, oyalanma, ağırdan alma ve erteleme şeklinde görülür.

  • Erken Deneyimler

Ön ergenlik döneminde çocuklar hangi kuralların değişebileceği ve değişemeyeceğini merak eder. Bu merakı gidermeye çalışırken kendi sınırlarını öğrenebilmek adına yasakları çiğner. Bu sayede ön ergenler sınırlarını öğrenmek için ihtiyaç duydukları deneyimi kazanır.  Örneğin bir arkadaşını kıracak davranışlar içinde olduklarında, o kişi ile yüzleşmeleri ve duygusal tepkisini duymaları hatalarını telafi etmek için onlara imkan tanır. Dolayısıyla olumsuz davranışların sonuçlarının deneyimlenmesi bu dönemde çokça önem kazanır.

Eğer çocuklarınızda bu tür değişimleri gözlemliyorsanız bunlar ön ergenlik belirtileridir. Ön ergenlik döneminde çocuklarınızın kendilerini bulmak için denemeler yaptıklarını unutmayın. Bu denemeler esnasında onlara destek çıktığınızı, sevginizi ve şefkatinizi bol bol hissettirin. Çocuğunuza güvenin ve güvendiğinizi gösterin. Onun hoşuna giden aktivitelere katılmaya çalışın. Bu aranızdaki bağı ve birlikte olma duygusunu güçlendirir.

Kaynak: https://hthayat.haberturk.com/yazarlar/hilal-cercel/1048335-yeni-nesil-ergenlik-9-13-yas-araligi


8563.jpg

Çocuğunuz, hoşlanmadığınız bir tavır sergilediğinde, nasıl tepki veriyorsunuz? Ya da doğru davranışlarını ne kadar destekliyorsunuz? Bu iki sorunun cevabı sizin ebeveynlik stilinizi belirler. Kimi aileler disiplini abartıp, sevgi ve desteği önemsemezken; kimi aileler ise sevgi ve desteği fazlaca gösterip disiplini elden bırakıyor. Doğru olan çocuğun mizacına göre esnek ebeveyn olabilmektir.

Mola nedir?

Eskiden çocukları disiplin altına almak denince akla gelen ilk yöntem fiziksel şiddet olurdu. Bir çoğumuz anne-babalarımızdan tokat yemişizdir. Son yıllarda artık biliyoruz ki fiziksel şiddet geri dönülmez psikolojik yaralara sebebiyet verebiliyor. Bu sebeple artık çocuklarımıza disiplin vermek için mola yöntemini seçiyoruz. Mola tekniği davranışçı psikolog B.F Skinner tarafından öne sürülen bir tekniktir. Amaç çocuğun yaptığı hoş olmayan davranışı bir daha tekrarlanmasını engellemek. Bunun için de çocuk olumsuz bir davranış sergilediğinde bulunduğu ortamdan uzaklaştırılıp kendisi için pek de hoş olmayan bir ortamda kalmaya zorlanıyor. Zorunluluk burada anahtar kelime, zira eğer mola çocuğun zaten arzu ettiği bir ortamda geçiyorsa o vakit öğretici olmaktan çıkıyor.

Mola tekniğini uygularken çocuğunuzun uyarıcıların olmadığı bir yerde, örneğin duvara dönük şekilde ve yaşına uygun bir süre (örneğin 6 yaşındaki bir çocuk için 6 dakika) oturtmak etkili ve yeterli olacaktır. Ancak, ödev yapmayla ilgili güçlüklerde pek tavsiye edilen bir yöntem değildir. Bunun sebebi bu yöntem çocuğunuzu ödev yapmaktan alıkoyduğu için bu çocuğunuza moladan çok ödül niteliğinde olabilir. Ne demiştik anahtar kelime!

Mola yöntemi ceza mı, yoksa öğrenme mi?

Mola verirken amaç oldukça önemli. Mola bir ceza taktiği olarak kullanıldığında çocuk için sonuçları olumsuzdur. Ancak bir öğretme, yol gösterme, problem çözme tekniği olarak kullanılıyorsa faydalıdır. Aynı şekilde eğer ebeveyn olarak biz kendi stresimizi azaltmak için mola veriyorsak bu durumda yanlış bir şey yapıyoruz demektir. Çünkü amacı dışında sıklıkla kullanılan mola tekniği bir süre sonra çocuklarda kalıcı hasara neden olup onları hem daha fazla öfkeli yapıyor hem de onlara yalnız olduklarını ve sevilmediklerini hissettiriyor. Özellikle çok erken yaşlarda, çocuğun anlama kabilyetinin tam olgunlaşmadığı zamanlarda verilen molalar, faydadan çok zarara, ebeveyn-çocuk ilişkisinde tamiri imkansız hasara yol açabiliyor. Unutmayın, çocukların cezaya değil, güvenli sınırlara ihtiyacı var!

Verdiğiniz ödüllerin miktarı, ceza miktarının en az 4 katı olsun. Bu oran, daha doğrusu oranın yarattığı iyimser bakış, çocuğunuzda korku, güvensizlik, haksızlığa uğramışlık, öfke ve saldırganlık gibi duygu ve davranışların oluşmasını önler.

 

Alıntılanan  kitaplar: Prof. Dr. Selçuk R. Şirin “Yetişin Çocuklar “s.43-44 ve  Prof. Dr. Yankı Yazgan “Hiperaktif Çocuk ve Ergen Okulda” s. 68


korku-e1571737786811.jpg

Çocukların korkularının kaynakları iki alt başlığa ayrılabilir; bunlardan biri stres veya travmaya bağlı korkular, diğeri ise gelişimsel korkulardır.

Travmaya bağlı korkular, geçmiş stres ya da travma kaynaklı ortaya çıkar. Çocuğun anne karnında olduğu zamandan itibaren yaşadığı herhangi bir travmatik olay ya da durum buna sebep olabileceği gibi çocuğun travmatik bir olayı yalnızca duymuş olması bile bu tip korkuların gelişmesine sebep olabilir. Travmaya bağlı korkular çocuk büyüdükçe ya da kendiliğinden geçmez.


Copyright Mind+More 2018. Tüm hakları saklıdır.