Hafıza ve Yaşlanma

Yaşadığımız ve yaşamakta olduğumuz her şeyi hafızaya borçluyuz; düşüncelerimiz ve kavramlarımız onun eseridir; gündelik algılarımız ve hareketlerimiz bu kaynaktan gelir. Hafıza, varlığımıza ilişkin sayısız olguyu tek bir bütün içinde toplar ve vücudumuzun, maddenin çekimiyle bir arada tutulmadığında; bileşik atomlarına ayrılması gibi, bilincimiz de hafızanın bağlayıcı ve birleştirici gücü olmazsa, yaşadığımız saniyeler kadar parçaya ayrılır (Hering, 1920).

Hering, yıllar önce Vienna Academy of Science’da verdiği konferansta söylediği bu sözlerle, hafızanın zihinsel yaşamdaki önemini vurgulamaktadır.

Gün içinde anahtarını kaybetme, cüzdanı nereye koyduğunu veya isimleri  hatırlayamama zaman zaman hepimizin yaşadığı durumlardır. Bu durumlar gençken başımıza geldiğinde üzerinde fazla durmaz, normal karşılarız. Fakat yetişkinlikte ya da ileri yaşlarda yaşanan unutkanlıklar, kişileri endişelendirebilir ve yaşam kalitelerini düşürebilir. Böyle bir durumda hemen akla “Acaba Alzeimer mıyım?” sorusu gelir. İyi haber ise yaşlanma ile ortaya çıkan hafıza problemleri sadece Alzeimer ya da diğer demans hastalıklarından kaynaklanmamakta, farklı birçok durum da benzer semptomlar yaratabilmektedir.

Hafıza Türleri

Anlamsal (Semantik) Bellek: Kavramlar, kurallar ve olgular burada depolanır. Birçok ileri yaştaki kişide gelişmeye devam eder. Örneğin; saatin zaman kavramı ile ilgili olduğu bilgisi semantik hafızadadır.

İşemsel Hafıza: Bir işlemin nasıl yapıldığıyla ilgili bilgiler ise işlemsel hafızada bulunur.

Anısal (Epizodik) Bellek: Günlük yaşamdaki ‘ne’, ‘nerede’ ve ‘ne zaman’ sorularının cevabını verir. Hatıralar buradadır. Zaman ilerledikçe buradaki bilgilerin hatırlanması zorlaşabilir.

Bir markete girip ne alacağınızı hatırlamada güçlük yaşadığınız oluyor mu? Arabanızı park ettiğiniz yeri sık sık unutuyor musunuz? Ya da kahve içmek için sözleştiğiniz arkadaşınızla buluşmayı unuttuğunuz oldu mu? Bütün bu durumların sorumlusu Epizodik (Anısal) hafızadır. Hem Epizodik (Anısal) hafıza hem de uzun süreli hafıza yaş ilerledikçe zayıflar.

Hafıza Problemlerinin Olası Nedenleri

Yaşanan tüm hafıza problemlerinin nedeninin demans olduğu sunucuna hemen varılmamalıdır. Birçok farklı neden hafıza problemlerinin yaşanmasına sebep olabilir. Doğru tedavi planı için aşağıdaki nedenlerin araştırılması ve mevcut duruma göre tedavinin planlanması gerekir.

  • Anksiyete
  • Dehidrasyon
  • Depresyon
  • Enfeksiyon
  • İlaçların yan etkileri
  • Zayıf beslenme
  • Stres
  • Madde bağımlılığı
  • Tiroid bozukluğu
  • Vitamin eksikliği

Normal Unutkanlık ve Demans Arasındaki Fark

Ara sıra yaşanan ve ciddi olmayan  hafıza problemleri, bilişsel yıkımın ya da demansın değil normal yaşlanmanın bir parçasıdır. Normal unutkanlık ile demans arasındaki temel fark, normal unutkanlığın yaşamsal becerilerde yetersizliğe sebep olmamasıdır. Günlük yaşamdaki performansa etkisi çok küçüktür ve kişinin bağımsız bir yaşam sürmesine engel değildir. Öte yandan demans bir ya da birden fazla bilişsel beceride (örneğin hafıza, dil, mantık ve akıl yürütme) sürekli bir zayıflamayla kendini gösterir. Yaşam kalitesini önemli ölçüde etkiler. Kişiler çoğu zaman bir başkasının bakımına ihtiyaç duyabilir.

Aşağıdaki örnekler genellikle normal yaşlanma sürecinde görülen durumlardır:

  • Gözlük ya da anahtar gibi eşyaları nereye bıraktığını unutma.
  • İsimleri unutma ve hafızadaki bilgileri benzerleri ile karıştırma. Örneğin torununa oğlunun adıyla seslenme.
  • Bir odaya girme ve neden geldiğini unutma.
  • Okuduğunu hatırlamada sorun yaşama
  • Sıklıkla ”Dilimin ucunda ama hatırlayamıyorum” cümlesini kurma.

Hafif Bilişsel Bozukluk

Hafif bilişsel bozukluk normal unutkanlık ve demans arasında kalan bir aşamadır. Hafif bilişsel bozuklukta görülen problemler normal unutkanlıktan daha ciddidir fakat aradaki çizgi her zaman net olmayabilir. Örneğin; insanların isimlerini hatırlayamamak normal kabul edilebilirken, yakın akrabaların ve her gün görülen arkadaşların isimlerinin belli bir süre geçtikten sonra dahi  hatırlanamaması ciddi bir durumdur.

Bilişsel Rezerv ve Yaşlanma

Geçmişte Alzeimer hastalığı yaşlanma sürecinin normal bir parçası olarak görülüyordu ve bu durumdan kaçışın olmadığı sanılıyordu. Günümüzde ise Alzeimer hastalığının normal yaşlanma sürecinin bir parçası olmadığını ve önlenebilir olduğunu biliyoruz.

Beyindeki nöron sayısı 20’li yaşlara kadar hızlı bir şekilde artış gösterir. 20 yaşından sonra bu artışın hızı azalır ve beynimiz hacimsel olarak küçülmeye başlar. Fakat iyi haber, beynimiz gelişmeyi ve yeni nöronlar oluşturmayı hiçbir zaman bırakmaz. Beyin yaşlılıkta da yeni beyin hücresi üretme kapasitesini korur. Fakat beyin hücrelerimizi kaybetmemek için onları kullanmamız gerekir.

Beynin işlevselliği sürdürmesine katkıda bulunan iki farklı rezerv vardır: beyin rezervi ve bilişsel rezerv. Beyin rezervi beynin büyüklüğü ya da nöron sayısı gibi kantitatif bir özelliktir. Bilişsel rezerv ise kişinin beyin rezervini ne kadar etkili şekilde kullanabildiği anlamına gelmektedir.

2 farklı kişinin (A ve B kişileri) beyinlerinde  teknik olarak Alzeimer patolojisi mevcut olduğunu, fakat sadece A kişisinin hastalığın belirtilerini gösterdiğini düşünelim. B kişisinde Alzeimer belirtilerinin (gündelik hayatı etkileyen unutkanlıklar, planlama, hesaplama ve zaman ile ilgili kafa karışıklıkları…) görülmemesinin sebebi ne olabilir?

Robert Katzman (1989), bilişsel fonksiyonları sağlıklı olan 10 kişinin beyin yapılarını ölümlerinden sonra incelediği çalışmasıyla, bu sorunun cevabını veriyor. Bu 10 kişi yaşamları boyunca Alzeimer hastalığının klinik semptomlarını yaşamamış kişiler. Fakat ilginç olan ise beyinlerinde Alzeimer  patolojisi tespit ediliyor. Nöron miktarları (beyin rezervi) da Alzeimer semptomları gösteren ya da göstermeyen  kişilere oranla daha fazla. Araştırmanın sonuçlarına göre, bu kişilerin artan beyin rezervleri ve bu rezervi kullanma becerileri (bilişsel rezerv) Alzeimer patolojisinin yaratacağı bilişsel yıkımını ve semptomları engelliyor.

Beyin rezervi modeline göre; bilişsel problemlerin ortaya çıkması için bir eşiği geçmeleri gerekmektedir. Beyin rezervi daha fazla olan kişiler eşiği geçmek için daha fazla patolojiye sahip olmaları gerekir. 43%- 67% oranında kişiler Alzheimer rahatsızlığı teşhisi için gerekli olan patoloji eşiğini geçmelerine rağmen hiçbir bilişsel problem yaşamıyorlar.

Peki bilişsel rezerv nasıl kazanılır?

‘‘Gerçek beyin patolojisi ile klinik semptomlar arasında direkt bir ilişki yoktur. ’’

Bilişsel rezervi arttırmada en önemli nokta, hem bilişsel hem de fiziksel yönden aktif yaşam sürmektir. Aktif olmak; daha fazla nöron, daha fazla bağlantı ve daha fazla destek hücresi anlamına gelmektedir. Yani artan beyin rezervi!

Araştırmalar, eğitim, iş yaşamı, boş zaman aktiviteleri yoluyla zihinsel açıdan aktif yaşam süren kişilerin Alzeimer hastalığına yakalanma risklerinin, %35-40 oranında azaldığını söylüyor. Aktif yaşam süren kişiler beyinlerinde patoloji oluşsa bile onunla başarılı bir şekilde başa çıkabiliyorlar. Bazıları mevcut patolojilerine rağmen hayatları boyunca Alzeimer ya da demans hastalığı tanısı almıyorlar çünkü hiçbir klinik semptom göstermeden hayatlarını sağlıklı bir şekilde sürdürüyorlar.

Bilişsel rezervi ve beyin rezervini madalyonun iki yüzü gibi düşünebiliriz. Bu iki rezerv sürekli olarak etkileşim halindedir ve nöroplastisite bu iki rezervin birbirleri ile olan etkileşimi sonucunda meydana gelmektedir.

Bilişsel Rezervi Arttırmak için Öneriler

Sosyalleşin: Sosyal ve toplumsal aktivitelere katılmak duygu durumunu düzenler ve hafızayı güçlendirir. Ailesi ya da arkadaş çevresi ile iletişimde olmayan kişilerin, olan kişilere oranla hafızaları ile ilgili problem yaşama riskleri daha yüksektir. Yüz yüze yapılan  görüşmeler stresi azaltır ve beyin sağlığı için önemlidir. O yüzden telefonları bir kenara bırakıp iletişim kurduğumuz kişiye odaklanmak önemli bir adımdır.

Düzenli fiziksel egzersiz yapın: Araştırmalar, düzenli egzersiz rutinine sahip olmanın demans geliştirme riskini %50 azalttığını söylemektedir. Ayrıca fiziksel egzersiz görülmeye başlanan demans semptomlarının seyrini yavaşlatır. Egzersiz, beyinde var olan ağların güçlenmesini ve yeni ağların oluşmasını sağlar.

Stresten korunun: Kortizol yani stres hormonu zamanla beyne zarar verir ve hafıza problemlerine sebep olur. Fakat yaşanan stres anlık olarak da hafızayı etkiler. Stresli ya da kaygılı olduğunuzda hafıza kaybı yaşayabilirsiniz. Ayrıca öğrenme ve odaklanma stres altındayken zorlaşır.

Bilişsel Beceri Çalışması: Söz konusu hafıza olduğunda kullan ya da kaybet mekanizması çalışır. Fiziksel egzersiz gibi, zihinsel egzersiz de beynin daha iyi çalışmasını sağlar ve bilişsel yıkımı engeller. Bilişsel beceri çalışmasındaki ezgersizler; mevcut becerilerin korunması, yaşla ortaya çıkan belirtilerin görülme zamanının ertelenmesi ve var olan becerilerin güçlendirilmesi için etkili bir araçtır.

Kaynaklar:

Hering, E. (1920) Memory as a universal function of organized matter. In S. Butler (Ed.) UNCONSCIOUS MEMORY. London: Jonathan Cape.

Fernandez, A., & Goldberg, E. (2013). The Sharp Brains Guide to Brain Fitness (2nd ed.). SharpBrains Incorporated.

Uzman Klinik Psikolog Özge Sezen

Copyright Mind+More 2018. Tüm hakları saklıdır.